Sayfalar

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Çaresizlik

  Tek katlı evimizin balkonundan ayaklarımı uzatıyorum. Bugüne girmemize iki dakika var. Ne fasıla zamanı bu kadar önemser oldum?  bundan sonra her dakikayı sayıyorum. Bu bir umuda geri sayım mı, yeni bir umut için beklenti mi? Zaten ben kendimle ilgili sorulara cevap veremiyorum. aşırı geçmiyor, yükseliyorum.Ruhen, ve ya bedenen. Belki biraz daha yükselsem, meşhur Satürn\`ün halkasından ayaklarımı uzatacağım, o kadar ileri gitmiyorum. Başım dönüyor, yüksekçe bir binanın çatısından ayaklarımı uzatıyorum şimdi. Her satırımı, her kelimemi geceye yazıyorum. Ben artık karanlıktan değil, gündüzden korkuyorum. Yıldızları saymak, bulutlara biçim vermekten daha huzurlu benim için. Ay, güneşten daha değerli. Bu yüzden gece konusu için bu kadar konuşuyorum. Bu içim karardığından değil, asıl mutluluğu gecede bulduğumdan. çok aşırı geçmiyor, düşüyorum. Ruhen, yada bedenen.
  Sahilde denize düşmemizi ve ya intihar etmemizi önlemek istermiş gibi konulan demir parmaklıklardan denize ayaklarımı uzatıyorum. Yakamoz, görmeyi sevdiğim görünüm değil. Biraz denize bakıyorum, biraz ışığı yansıyan aya. sema neden mavi sorusunu  soramayacak kadar uzağım gündüzden. gökyüzü sebep  siyah? nedeni ise yıldızlar böyle güzel.
  Ayağa kalkıyorum şu parmaklıkların üstünde. deniz paçalarımı ıslatmış, ayrım etmemişim. Kollarımı gökyüzüne kaldırıyorum. Nasıl kimse olmamaktadır? Fotoğraflarımı çekip, haber yapmaları gerekmez miydi? Kimse görmüyor beni. Ya kararmış gözleri, yahut siyaha boyanmış ruhum, gizlenmek için. yel esiyor. Fırtına mı, sanmıyorum. Meltem derler ya, öyle hafif hafif. Parmaklıklar ince. Düşüyorum. Ruhen, veya bedenen. Su beni içine çekiyor, düşüyorum. Sesler duyuyorum ama burada kim konuşur? Denizin derinlerinde? Boğuluyorum. aynı şeyi denize düşmeden de hissetmiştim daha evvela.  \`\`Suyun arasında silah patlar mı?\`\` Patlıyor. Kanım değil,duygularım etrafa yayılıyor. Suyun rengi değişiyor. Peki lakin kim çekti tetiği?  Zaten beni sudan çok fazla sorular boğuyor. Düşüyorum, dibe ulaşıyorum. inanın ki, denizkızları gerçek. Canavarları da öyle. Kumdan bir yuvanın  üstünde ayaklarımı uzatıyorum, dağılan duygularımı toparlamak için. Burası çok aşırı güzel, gülümsüyorum sessizce. Geliyorlar, denizkızlarını öldürmek için. Ben yüzme bilmem. Kollarımı çırpmaya başlıyorum can havliyle. Yükseliyorum. Ruhen, ve ya bedenen.  Yüzeyi buluyorum, yoruldum.        
  Karaya vuruyorum, kumların içine. Gökyüzüne bakıyorum ay bulunmamaktadır. Kuyuya mı düşmüş? \`\`bayan ip getir ay kuyuya düşmüş\`\` diye bağırsam, \`\`Hoca Efendi sen kafayı mı yedin?\`\` diye yankılanacak sesim ilerideki dağlardan.  ama dur burada dağ bulunmamaktadır, burada kuyu da yoktur. Susadım, kuyu suyu. Bana kuyu suyu lazım da saplanmışım ki kumlara. Hayır ay kuyuda değil. Yerini güneşe bırakıyormuş meğer. Hayır gün doğuyor ben buna katlanamam. Gözlerimi kapatıyorum. Emin değilim ya yükseliyorum ve ya düşüyorum. Tek katlı evimizin balkonundan ayaklarımı uzatıyorum. Ruhen yahut bedenen.
  Kahve yapmak için içeri giriyorum. Sesler duyuyorum, burası ev

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder